Minyatür insan figürlerini fütüristik ve soyut arka planlarla ustalıkla bir araya getiren Karadeniz, izleyiciye alışılmışın dışında bir perspektif sunuyor. Onun eserlerinde, gündelik hayattan tanıdık bedenler—yürüyen, bekleyen, dinlenen ya da yalnızca var olan figürler—devasa, çoğu zaman anlamı açıkça çözülemeyen soyut evrenlerin ortasında yer buluyor. Bu karşıtlık, küçükle büyüğün, somutla soyutun, sıradanla olağandışının arasındaki gizemli ve düşündürücü ilişkiyi görünür kılıyor.
Cesur renk paletleri, ritmik formlar ve boşlukla kurulan dengeli ilişki sayesinde, her bir kompozisyon izleyiciyi içine çeken görsel bir evrene dönüşüyor. Figürlerin küçüklüğü karşısında insan kendini sorgularken, arka plandaki kaotik ya da sakin atmosferler, yaşamın karmaşıklığını ya da dinginliğini sembolize ediyor.
Karadeniz’in bu görsel dili yalnızca estetik bir deneyim sunmakla kalmıyor; aynı zamanda izleyeni düşünmeye, sorgulamaya ve kendi hayal dünyasıyla yüzleşmeye davet ediyor. Onun sanatında, her detay, hem bireyin hem de topluluğun varoluşsal sorularına açık uçlu bir yanıt niteliğinde.