Gözle görülenle hissedilen arasında, çoğu zaman söze dökülemeyen bir açıklık vardır. Inner Mirage, tam da bu sessizliğin kıyısında, içimde yankılanan belirsiz bir sezgiyle doğuyor. Bu serideki her tablo, sıradan bir manzaranın, içimdeki anlık bir titreşimle nasıl değiştiğini anlatıyor.
Tüm bu imgeler, içsel susuzlukların, arayışların ve kabullenişlerin birer izdüşümü gibi. Dışarıdan bakıldığında yalnızca birer manzara gibi görünebilirler — ama içeriden bakıldığında, sessizlikle, duyguyla ve hafızayla şekillenmiş iç manzaralardır.
Bu seraplar belki hiçbir zaman gerçeğe dönüşmeyecek. Ama çölde yürümeye devam etmemi sağlayan onların varlığı oldu.
Belki su değil ama içime umut serpen bu manzaralar.